Herkese merhaba
Haziran bitmeden bir kitap daha inceleyelim. Kalp ritmimizle oynayan altı nefis hikayenin birleştirildiği bir kitap elimideki. Bu hikayelerin isimlerini aşk ile bir kez daha zikredelim: “Neva Bulvarı”, “Burun”, “Portre”, “Palto”, “Bir Delinin Anı Defteri” ve “Fayton”. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları derleyip toplamış. Çok da güzel olmuş.
Eseri, Dostoyevski’nin: “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” sözü üzerine okumak istedim. Sonuç mu? Ba-yıl-dım dostlar! Her biri ayrı güzel. Tabii ki Palto, bir numaram. Portre ve Burun da en az onun kadar başarılı. Bir Delinin Anı Defteri pek sarmadı sadece.
Palto’yu genel hatlarıyla anlatmak isterim. Devlet memuru Akakiy Akakiyeviç’in trajik hikayesidir bu… Boyu kısaca, yüzü çopurca, seyrek saçları kızılca, güzleri bozukça olan, kimsenin saygı duymadığı Akakiy Akakiyeviç… İtilip kakıldığında, alay edildiğinde ve en nihayetinde çalışmasına engel olduğunda söylediği tek bir şey vardır onun: “Bırakın beni, canımı acıtıyorsunuz.”
Kimseye zararı olmayan, çalışkan ve içe kapanık biridir. Ne yapsa vazgeçemediği, artık onarılmayacak durumda olan bir paltosu vardır. Soğuk kış günlerinde onu yarı yolda bırakmaktadır. Akakiyeviç, paltoyu adam etmesi ve kullanışlı hale getirmesi için terziye gider. Durumu kendince ifade etmeye çalışır. Ama terzinin bu eriyip gitmiş palto için yapacağı bir şey yoktur. Bununla birlikte terzi, kendisine yeni bir palto dikmeyi teklif eder… Bu noktadan sonra olaylar gelişir ve yüreğimizi dağlamayı sürdürür.
Bu hikayenin doğuşu da çok ilginç. insanokur.org ‘tan ediniğim bu bilgiyi paylaşmak isterim:
Gogol’un bir çağdaşı olan P. V. Annenkov, bu öyküdeki ana düşüncenin nasıl doğduğunu anlatır: “Bir gün Gogol’un yanında ava çok meraklı zavallı bir memurun öyküsü anlatıldı. Bu memur, bin bir sıkıntıyla biriktirdiği 200 rubleyle güzel bir av tüfeği almış. Yeni tüfeğiyle ilk ava çıktığı gün bir sandala binmiş. Ama tüfek nasılsa suya düşüvermiş. Memur evine döndüğünde yatağa düşmüş. Büyük bir üzüntü içinde günlerce yatmış. Ancak arkadaşları, aralarında para toplayarak ona yeni bir tüfek aldıkları zaman iyileşip yataktan kalkmış. Bu öyküyü dinleyenlerin hepsi kahkahalarla güldüler. Yalnızca Gogol gülmedi; uzun süre düşünceli kaldı. Palto’nun ilk düşüncesi, işte o gün doğmuştu. Bu öykü 1834’te anlatılmıştı. Gogol bunun üzerinde çok çalıştı, aradan sekiz yıl geçtikten sonra Palto yayımlandı.
Hikayenin siyasi unsurlarla eşleşmesi bakmından da son derece dikkat çekicidir. Çarlık Rusya’nın böylesine resmedilişi büyük tepki almış. Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlanmış haliyle.
Palto üzerine ne kadar konuşsak az. Ama diğer hikayelerin de gölgede kalmasını istemiyorum. İnanın “Portre” de apayrı güzellik ve tuhaflıkta bir hikaye. “Burun” “Neva Bulvarı”, “Fayton” da keza öyle. Sağlam yazmış Gogol… Şiddetle tavsiye ediyorum. Derhal alıp okumalısınız. Ben bu hikayelere geç kaldım, siz kalmayın. Bir şey daha… Okuduktan sonra yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın. 🙂
Sevgiler,
-L