H I P

 

Okuyacağım kitaba kolay kolay karar veremem. Bu sebeple bir hayli araştırır ve üzerinde düşünürüm. İncelediğim kitaba, bütün rafları dolaştıktan sonra geri döner, artık karar vermeye zorlarım kendimi. Bu çoğunlukla böyle olur. Ama Palyaço’nun arka kapak yazısı insanı o kadar kendine hayran bırakıyor ki… Tereddütsüz aldım. 

Bonn’da doğan Hans, varlıklı bir ailenin oğludur.  Kız kardeşi öldükten sonra anne ve babasının kendisi için bir önemi kalmaz. Marie adında yoksul bir kıza tutulur. Birlikte kaçarlar. İlk zamanlar para sıkıntısı çekseler de, Hans’ın kazandığı paralarla lüx mekanlarda güzel anılar da biriktirmişlerdir.

Hans, evlenmeye ve doğacak çocukların Katolik terbiyesi ile büyütülmesine karşıdır. Marie, toplum baskılarını daha fazla kaldıramaz ve Hans’ı terk eder. Bu durum onu derinden etkiler. Herkese kızgındır. Sanatı bitme noktasına gelmiştir. Cebinde beş feniği bile kalmaz. 

Palyaço 1963 yılında yayımlandığında Almanya’da büyük tartışmalara yol açmış, Heinrich Böll din karşıtı olmakla suçlanmıştır. Oysa yazar, İkinci Dünya Savaşı sonrası burjuva toplumunun dar kafalılığı ve çarpık ahlakı yüzünden “ayrıksı” bir bireyin o toplumda kendine yer bulamayışının altını çizer. Palyaçonun maskesi ardında en sarsıcı gerçekleri dile getirir; günlük hayatın acımasızlıklarını, boş kuralları, haksız baskıları okurun yüzüne bir tokat gibi çarpar. Palyaço makyajı, aslında bireyin acılarını, arzularını, umutlarını sakladığı bir maskedir.

Bu romanı seveceğinizi düşünüyorum. Hans’ın sevişi, özleyişi, bekleyişi hepinizi saracak. Yorumlarınızı bekliyor olacağım.

Sevgiler

-Leyli

perfect

Yorum bırakın

Filed under Roman

Bir şey söylemek istiyorum !